[Verse 1: Ağaçkakan]
Şarapnel biraz kum; ucunda sallanan saat
Bir kilit yarın duvarla seyredilen manzara
Duayla gebermiş dört yaşında çocuk kundağı
Delikli kılıf astarı, radyoda ordu mavrası
Lacivert bi takvim kokmuş şimdiki zamanlar
Üç gün sessiz kalan bataryasız telefonlar
Yırtık kravatlar ve bantlı kayıtlar
Ve ucuz şaraplar, sonucu pahalı jargonlar
Pırasa kokusu ve iştah açan hamam böcekleri
Bir delik ve arkasında saklar Paris'i
Bir şehir ve arkasında saklar fareyi
Küçük bi' fare arkasında saklıyordu deliğini
Gıcırdayan kapı, misafir ve uyku hapları
Kapalı bir kapı, çıplak gölge kavgası
Salonda bir adam ve masada durur bir şişe
Yarım kalan şişede sallanırken beklenen kadın
[Sample: Cem Karaca]
Karanlığın rengini bilmem
Aydınlık ne demek?
Mutlu olmak sevmekse...
Sevmek aydınlık demek
[Verse 2: Ağaçkakan]
Kelebek öldüren, yelkovansız saatler
Dönme dolaba binmeyen; rakam ve dörtlükler
Marsta yürüyen yalın ayaklı küfürler
Şiirsiz gecelerden biter bitmez dönenler
Notasız flütler, yukarıdan bakınca
Minik görünen kaktüsle, elinde armağanla bekleyen zayıf adam
Yukarıdan düşebilen düşerken, elini yüzüne tutmayan
Parçalanmış bir surat ve elini tutan bir kadın
Der ki, "ayağa kalk"
Ve kadın der ki, "ayağa kalk"
Burası delikte sakladığım Paris'im
Ayağa kalk!